Sayfalar

19 Kasım 2017 Pazar

Kurayş süresinin tefsiri



Her sürenin bir ismi var O sürede hangi konu önemliyse,  o isim verilyor süreye.  Demekki Kureyş kelimesi bu sureye verildi.  Kuran’da da sadece bu sğrede geçiyor.
Mevlam buyuruyor ki bize burada. Bismillahirrahmanirrahim,  Li İlafi Kureyşim
Kureyş’in İlafı,  İlaf, Ülfet demek alışkanlık. Yakınlık bağlılık anlamına geliyor. Kureyş’in  İlafı’ı ...., Kureyş ne demek : Kureyş bir kabile ismi , aslında insan ismiydi,  Ama Kabileye verildi.
Hz  İbrahim aleyselam’ın iki oğlu oldu. İshak Aleyselam ve İsmail aleyselam. İshak aleyselam Filistin diyarınd yaşadı ve orda vefaat etti, onu neslinden Yakup aleyselam geldi. Peygamber olarak öyle devam etti.  İkinci oğlu İbrahim aleyselam’ın İsmail aleyselam idi.
Mevlam İbrahim aleyselam’a buyuruyor, Diyor ki Ey İbrahim sen Oğlun ismail’i al ve Hanımını al Mekkeye götür. O zaman ama Mekke diye bir şehir yok, Çöl..  Mevlam o kenti buyurdu, ama ne Kabe var ne ağaç var ne su var sadece çöl. Su olmadığı için kuş da yaşamıyor.
Tabi Hz ibrahim aleyselam alınca emri,  Hanımını aldı, İsmail aleyselam’ı aldı, O zaman İsmail aleyselam daha kundakta bebek henüz. Cebrail aleyselam’ın gözetiminde, Mekkeyi Mükerreme geldi.  Kabenin buluduu yer biraz yüksekti.  Hemen yanında küçük bir ağaç vardı,  Çıra ağaçı, Dikenli bir ağaç,  Oturunca biraz gölgelik yapabiliyor ama az bişi. Oraya bıraktı onları.  Ama kendisi deveden aşağı inmiyor İbrahim aleyselam’ın çünkü izin yok. İlk yavrusu çok sevdi, Çokta istedi Allah’tan onu Dua da etti.  İmtihan büyük şimdi.  Yanlarına bir kırba su, bir kırbada Hurma bıraktı yanlarına,  Şöyle baktığımızda, akla yatmıcak olay, Sen kalk filistinden Mekkeye deve yolu ile 1 aylık 2 aylık mesafeyr git, Kundakda bebeği ile annesini bırak ve geri dön. , ama Mevlanın takdiri böyle böyl yazılmış.  Neden : çünkü oraya kabe yapılacak! İslam dinini merkezi orası olcak.. Haç orada yapılcak.  Ve Son Peygaber orada dünyaya gelecek (as)  Bıraktı tabi oraya,  Hz. Sâre annemiz, bakındı tabi sahına soluna, acaba kuş sesi varmı diye uçan kuş varmı diye, o dönemde Kuşlara bakarak Su varmı ağaç varmı diye anlaşılırmış, Baktı ki Annemiz, Kuş sesi gelmiyor, kuş da görünmyor etrafta. Anladı ki yakında su yok.  Çölde yakıyor bu arada, kum ısındımı yakıyor. Kuş olmayınca , insan da olmaz tabi orada,  İnsanda yok ortalıkta.  Önce bir korktu oda.  Koştu arkasından, İbrahim sen bizi kime bırakıyorsun bu arada, genç kadın tabi birde küçük çocuğu,   Tabi Ibrahim aleyselam’a konuşma izni yok, imtihan bu..  Ben bilmiyorum dedi.,  Annemiz tekrar bakındı etrafına korktu, Tekrara geldi arkasından,  İbrahim Ibrahim, bizi kime bırakıyorsun.   Diyor Ibrahim aleyselam bilmiyorum. (gerçektende bilmıyor oda.)  Emir sadece götür bırak!
Yine durdu ve koştu arkasından, Sordu yine kime bırakıyorsun, ses etmedi İbrahim aleyselam o zaman Annemiz dedi ki Allah’ mı emretti! Od abaşını sallayarak evet dedi.  O zaman ben korkmam dedi.  Allah bizi görür bilir dedi, ve Tam teslim oldu ama.. Döndü gitti yerine,  Tabi bir kırba sui le bir kırba , hurması var, Hazıra da dağ dayanmaz, onu yavaş yavaş tüketmeye çalışıyor. Bir hurmayı ağızına atıyor çiğnemiyor bile tabiri caizze emiyor, Şu içesi gelince yudum bile almıyor damla damla akıtıyor.  Ama sonunda yine bitiyor.  Çocuk emmesi lazım, bir iki gün sabretti. Sütü kesildi. Çocuk başladı ağlamaya, Ağlamaya başlayınca tabii Anne yüreği yandı,  Mecbur kaldı etrafı dolaşmaya, etrafa bakındı, sefa tepesini gördü kabeye yakın. Üzerine çıktı, etrafı gözetledi, ama hertaraf yanıyor sıcaktan çöl.  İleriye baktı, karşısında Merve tepesini gördü, Oraya çıktı ve oradan da baktı etrafa manzara aynı birşey yok  sadece çöl. 7 sefer dolaştı  Sefa tepesi Merve tepesi hiç birşey yok. Sonra sefa tepesindeyken bir ses duydu oğlunun yanından gelen, ama sesin ne olduğunu bilmiyor.  Oğluma acaba birşey mi oldu diye korkusu ile koşarak geldi endişe ile, birde baktıki oğlunun yattıı yerin ayağının dibinden, su çıkmış,  hemen su gelen deliği eliyle açtı ZAM ZAM, yani dur dağılma,geriye gitme, tabi su kendilğinden kuyu haline geldi, Annemiz suyu içti, oğlunun yüzünü başını yıkadı biraz su Verdi, baktı ki o anda Annemizin hemen sütü geldi, ve oğlunu doyurdu,
Yemenden bir kabile, Cürrüm diye bir kabile yemende, SUları çekilmiş,  Çöl kuyularının sları bir müddet sonar çekilir, onlarda başka yerlere göçerlermiş. Kabile suyu bitince biniyorlar develerine, başka bir yer arıyorlar, ama nereye gideceklerini bilmiyorlar.  Yolda ilerlerken, Mekke civarlarında, ama Mekke yok o zaman,  O civardan geçerken, orada su olmadığını biliyorlar, aramaya ihtiyaç görmüyorlar.  Tam geçip gidecekler, bakıyorlar ki kuş sesleri geliyor. Bir öncü gözetmeci gönderiyorlar kuş sesinin geldiği yere, bakıyor ki bir kuyu başındada bir çocuk birde genç bir hanım.

SOrdular sen kimsin.  Dedi ki annemiz Ben Hz İbrahim’in zevcesiyim.  Buda oğlu, Öyle diyince Hz İbrahim aleyselam’a saygıları vardı,  O halde izin verirsen, bizde bu suyun başına gelelim.  Tamam dedi ama, Su hakkı bana aittir dedi annemiz, onlarda Kabul etti.  Bi kişi gitti kabileyi çağırdı, tabi kabile geldi,   Yaşlısı genci, çocuğu her çeşit insan var, bir anda orası şenlendi.
Annemiz seviniyor tabi, derme çatma çadırlar kurdular. Yerleştiler oraya,  artık hz İsmail aleyselam çocuk oldu, oynamaya başladı çouklarla beraber, Annemizde kadınlarla beraber oturuyor. Hz Sare annemiz rahata kavuşuyor bu sürede, Hz İsmail aleyselam ergenlik dönemie gelince,  Dediler ki biz bunu evlendirelim.  Dediler Annemize kimi beğenirsen verelim oğlun için, Hz Annemiz bir kız beğendi, ama Hz İbrahim aleyselam beğenmedi, Hz İbrahim aleyselam yılda 1 kez geliyordu oraya.  Hz İsmail aleyselam Evlendi kısa bir süre sonar annesi vefat etti.
İbrahim aleyselam geldi tekrar, sordu İsmail’in evi nerede gösterdiler,  Kapıya geldi ismail diye bağırdı,  Kapıya hanımı çıtkı,  İsmail’I sordu, ava gitti dedi, nasılsını diye sorunca İsmail aleyselam’I şikayet etti. İbrahim aleyselam dediki benden selam söyle deid, sen kimsin dedi o dedi sen selam söyle o beni tanır, de ki ona ev güze’de eşiği güzerl değil eşiği değiştirsin.  İsmail aleyselam avdan gelince, anlıyor ki babası gelmiş hanımına soruyor, Hanımıda babasının söylediğini syöleyince diyorki eşik sensing babam seni beğenmemiş. Yani seni boşamamı emretmiş. Onunla boşanıyor, başlka birini alyor , oda aynı öyle, oluyor , 3. Kabile reisinin ızı ile evleniyor. İbrahim aleyselam yine geliyor eve, kız çok ilgileniyor, vs diyor ki evi çok güzel, eşiği daha güzel diyor İsmail’e benden selam söyle . deyip ayrılıyor, eve geliyor ismail aleyselam diyorki babam seni çok beğenmiş. O hanımından İsmail aleyselanm’ın bir kaç oğlu oluyor ilk oğlunun adı Kaydar!  İsmail aleyseam da ki nur Kaydar!a geçiyor, Kaydar’ın neslinden de Peygamber efendimiz geliyor. Aleyselatu vesselam.
Kureyş Suresi, Mekke'de nazil olmuştur ve dört ayetten oluşmaktadır. Kureyş Kabilesi'nin eriştiği nimetleri bildirdiği için Kureyş ismini almıştır.
Kureyş Suresinin Tefsiri
1) Kureyş Kabilesine ticaret etmek için başka beldelere seyahat kolaylaştırıldığı, tam bir emniyet ile buna muvaffak oldukları için Allah-u Teala'ya şükür ve ibadette bulunmalılar.
2) Evet, onların kışın (Yemen'e), yazın (Şam'a)diledikleri beldeye seyahat etmeleri kendilerine kolaylaştırıldığı için şükür ve kulluk vazifesini yerine getirmeye devam etmeliler.

3) İşte onlar (Kureyş), böyle bir korunmaya nail bulunmaktadırlar. Artık bu nimetlerden dolayı bu beytin (Kabe'nin)sahibi olan Allah-u Teala'ya ibadette bulunsunlar. Allah-u Teala'nın birliğini tasdik ederek şükür vazifesini yerine getirmeye çalışsınlar ve birde şunu düşünsünler ki:

4) O kerem sahibi olan Allah-u Teala onları açlıktan kurtarıp nice nimetlere kavuşturmakla kendilerini doyurdu ve ihtiyaçtan kurtardı. Ve onları korkularından da emin kıldı. O beldeyi onlara bir güven yurdu kılarak onlara saldırıda bulunan Ebrehe ve benzeri düşmanlarını kahretti.

Artık bu kadar ilahi korumaya ve lütuflara nail olan bir topluluğa gerekir ki: Putlara, Allah-u Teala'dan başka ilahlara kulluk etmeyi bırakarak, bütün bu nimetleri kendilerine ihsan eden Allah-u Teala'ya kulluk ve şükürde bulunsunlar. 

Kureyş Kabilesi, Kış vaktinde Yemen'e gider, oradan elbise koku gibi şeyler satın alırlardı. Yazın ise Şam beldelerine gider, oradan da zirai ürünler alarak kendi beldelerine getirirlerdir.

Kureyş Kabilesi, Harem-i Şerif'in sakinleri oldukları için diğer Araplar bunlara hürmet eder, saldırıda bulunmazlardı. Halbuki o Araplar, kendi aralarında daima mücadelede bulunurlar, birbirlerinin malını gasb ve yağmalamadan geri durmazlardı.

Sonuç olarak; Bu Kureyş Kabilesi, pek seçkin ve tam bir emniyete sahip idiler. Bu şartlar altında Allah-u Teala'ya şükretmeleri, özellikle de içlerinden çıkan Peygamber Efendi'mizi tasdik ederek, bütün emirlerine itaat etmeleri gerekirdi. İşte Kureyş Suresi ile Allah-u Teala onları ibadete ve itaate davet ediyor. Ne yazık ki, onların birçoğu bu davete kulak asmamış, bilakis Peygamber Efendi'mize karşı cephe almışlardı.

Bismillahirrahmânirrahîm.
1- Li'î lâfi Kurayş'in
2- Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf
3- Felya'büdû rabbe hâzelbeyt
4- Ellezî et'amehüm min cû'in ve âmenehüm min havf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder