Sayfalar

18 Eylül 2010 Cumartesi

BİR MANEVİ ÖNDERİN KAYBI

Vefatının üçüncü günüydü ve vefatı öğrendiği-
miz günden beri ilk defa biraraya geliyorduk. Yüzün-
deki buruk ifadeyi açıklamak için, "İnsanın mürşidi
ölünce içinde bir boşluk kalıyor" dedi. Birkaç gündür
etrafta hissettiğim sarsılmanın en derin anlamını bunu
söyleyenin yüzüne baktığım o an çıkardım. Yakınım-
daki birçok insan, şu sıralarda içlerinde derin bir boş-
luk hissediyorlar. Ve o sebeple buruklar...

Orada
gördüğü basit ama anlamlı hayattan bölük pörçük sah-
neler aktarmıştı: Altı her zaman kaynayan kazan, dışa-
rıdan gelenlerin yatması için hazırlanmış yer yatakları,
cemaat halinde kılınan namazlar... Kimsenin aç, açık- ,
ta ve manevi korumasız kalmadığı bir yermiş Menzil...

Şeyh Raşid Erol, vefatından sonra çıkan yazılar-
dan öğrendiğime göre, öyle fazla konuşan bir "mür-
şid"değilmiş...Onu ziyaret edenler, Menzil'de bulduk-
ları ortamın etkisinde kalırlarmış... Daha doğrusu,
sözlü ikna yerine, hal ve tavrıyla tebliğ yöntemi imiş
onunki... Sağlandığı esaslar ve takipçilerinin izlemesi-
ni istediği ilkeler, varlığıyla etrafına örnek olarak in-
sandan insana geçiyor olmalı...

Mana aleminin dışında kalanlar işte bunu anla-
yamaz. Onların zannetikleri, inanan kesim arasındaki
ilişkilerin madde ve para temeline dayandığıdır... Bi-
raz daha insaflı olanlar, önder durumundaki kişinin
cezibesinin etkisini de kabul ederler. Ancak hiçbirinin
aklına, kalpten kalbe bir yol olabileceği gelmez..
Konuşmadan anlaşılabileceğini düşünmezler bile.. Oysa,
Seyyid Raşid Erol, Öyle çok konuşmayan, insanları
etkilemek için hiç çaba göstermeyen, ama insanların
peşinden ayrılmadığı bir "mürşid"di.

(ZAMAN)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder