Sayfalar

19 Kasım 2017 Pazar

Kurayş süresinin tefsiri



Her sürenin bir ismi var O sürede hangi konu önemliyse,  o isim verilyor süreye.  Demekki Kureyş kelimesi bu sureye verildi.  Kuran’da da sadece bu sğrede geçiyor.
Mevlam buyuruyor ki bize burada. Bismillahirrahmanirrahim,  Li İlafi Kureyşim
Kureyş’in İlafı,  İlaf, Ülfet demek alışkanlık. Yakınlık bağlılık anlamına geliyor. Kureyş’in  İlafı’ı ...., Kureyş ne demek : Kureyş bir kabile ismi , aslında insan ismiydi,  Ama Kabileye verildi.
Hz  İbrahim aleyselam’ın iki oğlu oldu. İshak Aleyselam ve İsmail aleyselam. İshak aleyselam Filistin diyarınd yaşadı ve orda vefaat etti, onu neslinden Yakup aleyselam geldi. Peygamber olarak öyle devam etti.  İkinci oğlu İbrahim aleyselam’ın İsmail aleyselam idi.
Mevlam İbrahim aleyselam’a buyuruyor, Diyor ki Ey İbrahim sen Oğlun ismail’i al ve Hanımını al Mekkeye götür. O zaman ama Mekke diye bir şehir yok, Çöl..  Mevlam o kenti buyurdu, ama ne Kabe var ne ağaç var ne su var sadece çöl. Su olmadığı için kuş da yaşamıyor.
Tabi Hz ibrahim aleyselam alınca emri,  Hanımını aldı, İsmail aleyselam’ı aldı, O zaman İsmail aleyselam daha kundakta bebek henüz. Cebrail aleyselam’ın gözetiminde, Mekkeyi Mükerreme geldi.  Kabenin buluduu yer biraz yüksekti.  Hemen yanında küçük bir ağaç vardı,  Çıra ağaçı, Dikenli bir ağaç,  Oturunca biraz gölgelik yapabiliyor ama az bişi. Oraya bıraktı onları.  Ama kendisi deveden aşağı inmiyor İbrahim aleyselam’ın çünkü izin yok. İlk yavrusu çok sevdi, Çokta istedi Allah’tan onu Dua da etti.  İmtihan büyük şimdi.  Yanlarına bir kırba su, bir kırbada Hurma bıraktı yanlarına,  Şöyle baktığımızda, akla yatmıcak olay, Sen kalk filistinden Mekkeye deve yolu ile 1 aylık 2 aylık mesafeyr git, Kundakda bebeği ile annesini bırak ve geri dön. , ama Mevlanın takdiri böyle böyl yazılmış.  Neden : çünkü oraya kabe yapılacak! İslam dinini merkezi orası olcak.. Haç orada yapılcak.  Ve Son Peygaber orada dünyaya gelecek (as)  Bıraktı tabi oraya,  Hz. Sâre annemiz, bakındı tabi sahına soluna, acaba kuş sesi varmı diye uçan kuş varmı diye, o dönemde Kuşlara bakarak Su varmı ağaç varmı diye anlaşılırmış, Baktı ki Annemiz, Kuş sesi gelmiyor, kuş da görünmyor etrafta. Anladı ki yakında su yok.  Çölde yakıyor bu arada, kum ısındımı yakıyor. Kuş olmayınca , insan da olmaz tabi orada,  İnsanda yok ortalıkta.  Önce bir korktu oda.  Koştu arkasından, İbrahim sen bizi kime bırakıyorsun bu arada, genç kadın tabi birde küçük çocuğu,   Tabi Ibrahim aleyselam’a konuşma izni yok, imtihan bu..  Ben bilmiyorum dedi.,  Annemiz tekrar bakındı etrafına korktu, Tekrara geldi arkasından,  İbrahim Ibrahim, bizi kime bırakıyorsun.   Diyor Ibrahim aleyselam bilmiyorum. (gerçektende bilmıyor oda.)  Emir sadece götür bırak!
Yine durdu ve koştu arkasından, Sordu yine kime bırakıyorsun, ses etmedi İbrahim aleyselam o zaman Annemiz dedi ki Allah’ mı emretti! Od abaşını sallayarak evet dedi.  O zaman ben korkmam dedi.  Allah bizi görür bilir dedi, ve Tam teslim oldu ama.. Döndü gitti yerine,  Tabi bir kırba sui le bir kırba , hurması var, Hazıra da dağ dayanmaz, onu yavaş yavaş tüketmeye çalışıyor. Bir hurmayı ağızına atıyor çiğnemiyor bile tabiri caizze emiyor, Şu içesi gelince yudum bile almıyor damla damla akıtıyor.  Ama sonunda yine bitiyor.  Çocuk emmesi lazım, bir iki gün sabretti. Sütü kesildi. Çocuk başladı ağlamaya, Ağlamaya başlayınca tabii Anne yüreği yandı,  Mecbur kaldı etrafı dolaşmaya, etrafa bakındı, sefa tepesini gördü kabeye yakın. Üzerine çıktı, etrafı gözetledi, ama hertaraf yanıyor sıcaktan çöl.  İleriye baktı, karşısında Merve tepesini gördü, Oraya çıktı ve oradan da baktı etrafa manzara aynı birşey yok  sadece çöl. 7 sefer dolaştı  Sefa tepesi Merve tepesi hiç birşey yok. Sonra sefa tepesindeyken bir ses duydu oğlunun yanından gelen, ama sesin ne olduğunu bilmiyor.  Oğluma acaba birşey mi oldu diye korkusu ile koşarak geldi endişe ile, birde baktıki oğlunun yattıı yerin ayağının dibinden, su çıkmış,  hemen su gelen deliği eliyle açtı ZAM ZAM, yani dur dağılma,geriye gitme, tabi su kendilğinden kuyu haline geldi, Annemiz suyu içti, oğlunun yüzünü başını yıkadı biraz su Verdi, baktı ki o anda Annemizin hemen sütü geldi, ve oğlunu doyurdu,
Yemenden bir kabile, Cürrüm diye bir kabile yemende, SUları çekilmiş,  Çöl kuyularının sları bir müddet sonar çekilir, onlarda başka yerlere göçerlermiş. Kabile suyu bitince biniyorlar develerine, başka bir yer arıyorlar, ama nereye gideceklerini bilmiyorlar.  Yolda ilerlerken, Mekke civarlarında, ama Mekke yok o zaman,  O civardan geçerken, orada su olmadığını biliyorlar, aramaya ihtiyaç görmüyorlar.  Tam geçip gidecekler, bakıyorlar ki kuş sesleri geliyor. Bir öncü gözetmeci gönderiyorlar kuş sesinin geldiği yere, bakıyor ki bir kuyu başındada bir çocuk birde genç bir hanım.

SOrdular sen kimsin.  Dedi ki annemiz Ben Hz İbrahim’in zevcesiyim.  Buda oğlu, Öyle diyince Hz İbrahim aleyselam’a saygıları vardı,  O halde izin verirsen, bizde bu suyun başına gelelim.  Tamam dedi ama, Su hakkı bana aittir dedi annemiz, onlarda Kabul etti.  Bi kişi gitti kabileyi çağırdı, tabi kabile geldi,   Yaşlısı genci, çocuğu her çeşit insan var, bir anda orası şenlendi.
Annemiz seviniyor tabi, derme çatma çadırlar kurdular. Yerleştiler oraya,  artık hz İsmail aleyselam çocuk oldu, oynamaya başladı çouklarla beraber, Annemizde kadınlarla beraber oturuyor. Hz Sare annemiz rahata kavuşuyor bu sürede, Hz İsmail aleyselam ergenlik dönemie gelince,  Dediler ki biz bunu evlendirelim.  Dediler Annemize kimi beğenirsen verelim oğlun için, Hz Annemiz bir kız beğendi, ama Hz İbrahim aleyselam beğenmedi, Hz İbrahim aleyselam yılda 1 kez geliyordu oraya.  Hz İsmail aleyselam Evlendi kısa bir süre sonar annesi vefat etti.
İbrahim aleyselam geldi tekrar, sordu İsmail’in evi nerede gösterdiler,  Kapıya geldi ismail diye bağırdı,  Kapıya hanımı çıtkı,  İsmail’I sordu, ava gitti dedi, nasılsını diye sorunca İsmail aleyselam’I şikayet etti. İbrahim aleyselam dediki benden selam söyle deid, sen kimsin dedi o dedi sen selam söyle o beni tanır, de ki ona ev güze’de eşiği güzerl değil eşiği değiştirsin.  İsmail aleyselam avdan gelince, anlıyor ki babası gelmiş hanımına soruyor, Hanımıda babasının söylediğini syöleyince diyorki eşik sensing babam seni beğenmemiş. Yani seni boşamamı emretmiş. Onunla boşanıyor, başlka birini alyor , oda aynı öyle, oluyor , 3. Kabile reisinin ızı ile evleniyor. İbrahim aleyselam yine geliyor eve, kız çok ilgileniyor, vs diyor ki evi çok güzel, eşiği daha güzel diyor İsmail’e benden selam söyle . deyip ayrılıyor, eve geliyor ismail aleyselam diyorki babam seni çok beğenmiş. O hanımından İsmail aleyselanm’ın bir kaç oğlu oluyor ilk oğlunun adı Kaydar!  İsmail aleyseam da ki nur Kaydar!a geçiyor, Kaydar’ın neslinden de Peygamber efendimiz geliyor. Aleyselatu vesselam.
Kureyş Suresi, Mekke'de nazil olmuştur ve dört ayetten oluşmaktadır. Kureyş Kabilesi'nin eriştiği nimetleri bildirdiği için Kureyş ismini almıştır.
Kureyş Suresinin Tefsiri
1) Kureyş Kabilesine ticaret etmek için başka beldelere seyahat kolaylaştırıldığı, tam bir emniyet ile buna muvaffak oldukları için Allah-u Teala'ya şükür ve ibadette bulunmalılar.
2) Evet, onların kışın (Yemen'e), yazın (Şam'a)diledikleri beldeye seyahat etmeleri kendilerine kolaylaştırıldığı için şükür ve kulluk vazifesini yerine getirmeye devam etmeliler.

3) İşte onlar (Kureyş), böyle bir korunmaya nail bulunmaktadırlar. Artık bu nimetlerden dolayı bu beytin (Kabe'nin)sahibi olan Allah-u Teala'ya ibadette bulunsunlar. Allah-u Teala'nın birliğini tasdik ederek şükür vazifesini yerine getirmeye çalışsınlar ve birde şunu düşünsünler ki:

4) O kerem sahibi olan Allah-u Teala onları açlıktan kurtarıp nice nimetlere kavuşturmakla kendilerini doyurdu ve ihtiyaçtan kurtardı. Ve onları korkularından da emin kıldı. O beldeyi onlara bir güven yurdu kılarak onlara saldırıda bulunan Ebrehe ve benzeri düşmanlarını kahretti.

Artık bu kadar ilahi korumaya ve lütuflara nail olan bir topluluğa gerekir ki: Putlara, Allah-u Teala'dan başka ilahlara kulluk etmeyi bırakarak, bütün bu nimetleri kendilerine ihsan eden Allah-u Teala'ya kulluk ve şükürde bulunsunlar. 

Kureyş Kabilesi, Kış vaktinde Yemen'e gider, oradan elbise koku gibi şeyler satın alırlardı. Yazın ise Şam beldelerine gider, oradan da zirai ürünler alarak kendi beldelerine getirirlerdir.

Kureyş Kabilesi, Harem-i Şerif'in sakinleri oldukları için diğer Araplar bunlara hürmet eder, saldırıda bulunmazlardı. Halbuki o Araplar, kendi aralarında daima mücadelede bulunurlar, birbirlerinin malını gasb ve yağmalamadan geri durmazlardı.

Sonuç olarak; Bu Kureyş Kabilesi, pek seçkin ve tam bir emniyete sahip idiler. Bu şartlar altında Allah-u Teala'ya şükretmeleri, özellikle de içlerinden çıkan Peygamber Efendi'mizi tasdik ederek, bütün emirlerine itaat etmeleri gerekirdi. İşte Kureyş Suresi ile Allah-u Teala onları ibadete ve itaate davet ediyor. Ne yazık ki, onların birçoğu bu davete kulak asmamış, bilakis Peygamber Efendi'mize karşı cephe almışlardı.

Bismillahirrahmânirrahîm.
1- Li'î lâfi Kurayş'in
2- Îlâfihim rihleteşşitâi vessayf
3- Felya'büdû rabbe hâzelbeyt
4- Ellezî et'amehüm min cû'in ve âmenehüm min havf

S. Muhammed Mübarek Elhüseyni Namaz Sohbeti



S. Muhammed Mübarek Elhüseyni  Namaz Sohbeti

Gavs hazretlerinin sofileri Namazları ile meşhurdu, onun zamanında ne şartda olurlarsa olsun namazlarını terketmezlerdi, Namaz dini direğidir, Bir müslüman eğer namazı kılmıyorsa, bu nasıl  Allah sevgisidir, sevginin birinci kuralı Namazdır,  Her ne olursa olsun, her ne bahane olursa olsun insan namazını terketmemeli,
Namazdır insanı kötülüklerden alıkoyan, Namazdır insanı felaktlerden alıkoyan, Namazdır insanı fuhuşlardan alıkoyan,
Ayeti kerimedir,  Allah’u teala kuran’ıkeriminde diyor ki innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munkeri, vel bagi Namazdır insanı Faiselkten münkerlerden iyi olmayan şeylerden vel bagi insanlara zülm etmekten alı koyan namazdır,

İnsan gerçekten namaz kıldığı zaman o insanda bu haller bulunmaz, hiç bir zaman mümkün değildir çünkü ayeti kerimedir. Eğer bizde bu haller varsa, bir o zaman namazkılmıyoruz, belki namazın şartlarını yerine getiriyoruzz ama gerçekten namaz kılmıyoruz, hakiki manada.. Demekki hakiki manada namaz namaz kılmış olsaydık sükünet bir halimiz olurdu, Demekki biz Allah’u tealanın emrini kendi  nefsimizin emrinin üzerine koyamıyoruz.
Hangi insan diyebilir ki bu rabbül alemini seviyor, hangi insan diyebilirki  bu insan Aleyselatu vessellemi seviyor.
Bunları yapmadığı zamanda ise isan hakiki manada iman etmiş olamıyor.
 Bir hadisi şerifte peygamber efendimiz şöyle diyor. Bir insan hakiki manada iman etmiş olamaz gerçekten beni canından malından, herşeyden çok sevmezse, biz namazı yerine getirmezsek, paramız olduğu halde hacca gitmesek, paramız varken zekatımızı vermesek, o zaman hakiki manada sevmiş olamayız hakiki manada sevemezsek eğer, dediğimiz psilikler bizden ayrılmaz,  o zamanda insan hakiki manada Allah’u tealayı sevemezz, Hakiki manada Aleyselatu vesselemi sevemez, Hakiki manada Allah dostlarını sevemez…
Namazı hakiki manada kılmamız gerekiyorr. Allah kılanlardabn eğler inşallah.

Bir müslüman kareşimiz varmış, o namaza başladığı zamanlarda yaptığı bir mücadele varmış, Mücadelesi söyle , Bu kardeşimiz namaz kılmak arzusu ile yanıyor ama, şeytanıda onun süreki Sabah namazının sünneti öğlen namazının sünneti akşam namazının sünneti kısmında hep diyormuş ki ona bak kardeşim sen farzını kıl ne yapacaksın sünneti,  Farzı kıl geç işte, ama bu kardeşimiz o sünnetide yerine getirmek istiyor.. Bir sabah namazı fakti kalktım diyor, şeytan başladı diyor kullağına üflemeye, Bak kardeşim Farzını kıl, ne yapacaksın sünneti uykun kaçar vs, Kardeşimiz de başlıyor şeytanı ile konuşmaya, Diyor ki tamam kardeşim, farzı kılcam, sünneti kılmıcam, abdest aldım diyor, halen şeytan fısıldıyor farzı kıl sünnet kılma farz sorulcak sünnet değil, tamm diyorum diyor kardeşimiz faRZI KILCAM, her an konuşuyorum diyor, şeytanına söylüyor, Seccadeyi serdim diyor, o anda bile halen şeytanıma diyorum ki tamam Farzı kılcam, niyetimde bile ona çaktırmıyorum diyor, Niyetim ettim Allahım rızan için sabah namazının –Sünnetini-- kılmaya dedim diyor şeyanı kataküllüye getirdim diyor..
Evet Şuan yatsı vaktini evde kılmak isteyenler nasıl zorlanıyordur, bir çoğu da sünnetini bile kılmıyordur değil mi yada uykuya dalıp kılamıyor bile olabilir.
Yatsı namazını kılmak tek başına adama sanki terafi namazı kılıyormuş gibi uzun da gelir. Bitmek bilmez...
Askerlik yapanlar bilir, Asker nizamiyeden içeri girer aradan bir hafta geçer derki herhalde bes asker doğdum, der sivil hayatı unutur, namaz da adama öyle gelir,  Allah’u ekber dersin daha Subhanekeyi okumaya başlarsın içinden ne zmana bitecek bu namaz hissiyatı gelmeye başlar.
Peki neden çünkü Nefis adama bu işi ağırlaştırıyor zorlaştırıyor, aslına bakarsan 5 dk bilemedin 15 dk bir namaz..
Ama deselerdi bize, her rekat da bin dolar, bize bir hafif gelir, teeccüte kalkabilirim dersin.. Namaz üstüne namaz da kılmak istersin...
Ama işin içinde Menfaat varsa bu pek zorunuza gitmez, adam size günde 2 bin lira para verir, sonra sizin sahibiniz olduğunu dşünür, sizi satın aldığını düşünürler sizde ne istiyorsa sabah 8 akşlam 5 adam sizden ne istiyorsa yaparsınız,
Birde size iş verdiiği ve karşılığında size köle gibi davrandığı için birde teşekkür ederiz.. o parayı kazanmak için herşeyden fedakartlık yapıyoruz, yeri geliyor hasta hasta işe gidiyoruz,  Peki neden ? Çünkü maddi menfaati seviyoruz..
Peki namaz kılarken sizce bir menfaati yok mu ?
Nefis şeytan diyor ki yok!  Yok oğlum kıldın işte ne oldu? Elektirik faturasını yine ödeyemedin.. bak o kadar kıldın sevdiğin kızı alamadın, Kafirlere bak, son model arabalara biniyorlar, Hertürlü güzellik onlarda kendine bak, sende Allah’u ekber hadi... ne oldu , birde camiiye gidiyorsun ! extra bir kazancın var mı hiç....
Bu nefsin söylediklerine aldananlarda var, Harbi lan,  ben niye hergün hergün Allah’u ekber diyorum lan..  Ne dediğimide bilmiyorum, Fatiha da ne diyorum, zamri sürelerde ne diyorum, bilmiyoruz, Hoca camide okuyor, ne diyor anlamıyoruz,
Subhanallah ne demek Elhamdürllah ne demek, bazılarımız gerçekten bilmiyor..
Subhannalah, Allah’ım senin hiç bir noksanın yok demek..
Beduzaman Hazretleri, O namazı bize nasıl anlatıyor,
Ey sersem nefsim, Acaba şu vazifeyi ubidiyet,Bu namaz neticesizmidir, ? yani neticesinde hiç birşey elde edemeyeceğin birşeymidir. Ücreti azmıdır da sana usanç veriyor,ama bir adam sana ücret verse, seni sabahtan akşama kadar çalıştırır.. fütürsuz çalışırsın.. Bu misaifr olarak geldiğimiz bu dünyaya, Aciz ve Fakir kalbine Kut ve Gına , Namaz kıldığımız zaman kalbimizi ister istemez, bir huzur kaplıyor. Değil mi..
Elbette bir menzilin olan kabirde GIDA ve ZİYA (ışık) Herhalde Mahkemen olan Mahşerde Senet ve Berat (kurtuluş belgesi) ve İster istemez üstünden geçilecek Sırat köprüsünde Nur ve Beraat (Işık ve Binek) olacak namaz neticesizmidir, veyahut ücreti azmıdır ?  Dikkat edin Daha Allah’ın rızasını saymadı? Sizce namaz neticeizmidir?
Tabiki neticesi dünya malı mülkü ile çlcülemeyecek kadar çoktur, ama mütmin olmayan nefis sahibi olmadığımız için nefis bizi aldatır, Rabbim bizleri aldananlardan etmez inşallah..

Namaz dinin direğidir. Peygamberimiz aleyselatu vesselmin gözümün nuru dediği ve mütminin günde beş kez, Huzuru
İlahide durması misali namaz,  Hülafai kübrada insana en uygun olan şey namaz,  İmandan sonraki en büyük vazifedir namaz,  Namaz imanın alemetidir.  Kişinin imanlı olduğunun ifadesidir namaz.   Bir adam namaz kılıyorsa ona şahaadet edebiliriz diyebiliriz ki bu ehli imandandır..
İmanın canlı örneği namazdır. Namaz kalbin nurudur, Namaz ruun gıdasıdır. Namaz insanın miracıdır. Namaz Bütün nebilerin kıldığı bir ibadet türüdür. Namaz kafirlerin terkettiği şeydir.  Namazı kafirler kılmaz,  Namazı ehli imanlar kılar diyor peygamber efendimiz aleyselatu vesselam..
Kafirlerle müslmanları ayıran alemet namazdır diyor aleyselatu vessellam.. Zira kafirler namaz kılmaz. Demiyorz ki Namaz kılmayanlar kafirdir. Ama Kafirler namaz kılmazlar. Sorun kafirlerin hangisi namaz kılar... Mümin Namaz kılmakla Hilafetini ilan ediyor.  Cenabı Hak (cc)  İnsanları yaratırken, Meleklere demedi mi ki!  Ben yeryüzüne bir halife yaratacağım, Yeryüzünde benim hükmümü yerine getirecek ve, Tüm mahlukatı kumanda edecek bir kumanda yaratacapım, ve o kumandan yeryüzüne geliyor. O kumandan tüm mahlukatın adına Cenabı mevlaya tekmil vermesi lazım,  Günde beşkez tüm malukatın temsilen huzuru ilahide durması lazım,  Zira her vakit namaz bir nebinin taklidir,

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Hizmet'in önemi Tasavvuf sohbetleri menzil


Allah’u teala sohbetimizi mübarek kılsın inşallah.

Hedefi olmayan bir bineğin,  Hedefine varması mümkün değildir. Mutmainin de bir hedefi vardır. İşte bu hedef kulluk, olması hasabile ile, Kulluğun ‘da yerine getirme hususunda br gayesi vardır.  İşte Allah’u Teâlâ Ali-İmran süresinin 110’cu ayeti kerimesinde, Ümmeti Muhammed için buyuruyor... ‘’Onlar, İnsanlık için çıkartılmış, Öyle hayırlı bir ümmettir ki! (insanlık için)  Onlar iyiliği emrederler kötülükten de men ederler. Diye buyuruyor Allah’u Teala.  Demek ki bizi Ümmet yapan, Bizleri hayırlı yapan, Allah’u tealanın bizi Bu sıfatla lütüflandırması, sebebi ile, bize’de bir vazifemiz olduğunu hatırlatıyor. Bu ayeti kerime. , Yani Hayırlı kılınabilinmemiz için, görevinizi vazifesini, kulluğunu, yapan, ve aynı zamanda Başkalarına da faydalı olan... Yani....

Gavs’ımızın da buyurduğu gibi,   İnsan diyor kendisine bir faydası olmadan, başkasına da bir faydası olmaz diye buyuruyor.  Dolaysı ile.. Önce hedef,  Kişinin kendisine faydası,  Yani Kulluk noktasında ki gayeye,  yaşama göre hareket etmesi,  Terakkinin devam edebilmesi, yani çarkların dönebilmesi,  Eğer hedefine gitmeyen bir binekse,  Veya  Terakki bu noktada olmuyorsa, kişinin hedefe ulaşması mümkün değildir.

Bizim bir hedefimizi var.

Allah’u Teala , Asra yemin olsun ki, Yani Vel ASR , Asra yemin ederim,  İnnel İnsane Lefri Husr..  İnsanların hepsi Hüsrandadır. Diye buyuruyor Allahu Teala, İstisnasız yani... Bu kısma kadar ayeti kerimenin, İstisnasız Herkes Hüsrandadır. Diye buyuruyor..  Bundan Sonra Allah’u Teala yeninden direkleri dikiyor.  Diyor ki,  İnnellezine Amenü,  : Şunlaer Hüsranda değildir diye buyuruyor.  Kim onlar ?  İnnelezine AMenü, İman edenler,  Bu Kadar yeterli oldu mu? Olmadı...  ALlahu teala devam ediyor.... Ve Amülüs Salihati, Yani... Salih Amel işleyenler.... Salih Amel işlemek, Allah’u Teâlâ’nın razı olduğu, Her iş...  , Yani Farzlar, Vacipler, Sünnetler, Müntahaplar.  Ve Bu işlerin tamanını yapmaktaki gayede Allah’u Tealanın rızasını kazanmak olmalı...

Gavsı’mız Ks. Aliye, buyuruyor. Hizmet,  Nefsini, Ümmeti Muhammetin Selahati için Feda etmektir. Yani, Kardeşine tercih etmektir.

İbni Abbas  (ra)  Hz Muhammed (sav) Ahirete iltikalinden sonra,  Mescidi  Nebevide, İtikafa giriyor. İltikafda bulunduğu süre içinde  Bir adam içeriye giriyor.  Adam üzgün ve, hüzünlü, İbni Abbas ra diyor hayırıdır nedir bu üzüntün ?  Bu Derdin mi  var diye sorduğunda, Evet diyor .... Beni diyor...  Köleyken, Özgürlüğüme kavuşmak için gereken parayı bana borç veren kimseye borcumu ödeyemedim..  Bundan dolayı Mahzun bir haldeyim dediğinde,  İbni Abbas diyor ki senin için,  onunla konuşmamı isterimsin ?  Oda olur efendim diyor...  İbni Abbas Ayakkabılarını, giyerken adam arkadan sesleniyor.  , Efendim unuttunuz herhalde...  Siz itikâftasınız..  Camiden çıkıyorsunuz ikaz ediyor.,  Camiden çıkınca ne oluyor du, İtikâfa niyet edenin itikafı bozuluyordu.. İşte.. Oda diyor ki. Henüz aranızdan ayrılalı çok olmadı.  Fahri Kâinat efendimizin Kabri şerifini gösteriyor.  Olay yeri  Mescidi nebevi, ve Hüngür hüngür ağlamaya başlıyor.  ‘’’ Ben ondan duydum ki diyor, Kim bir Mümin kardeşinin ihtiyacını giderirse,  On senelik itikaf sevabı alır diye buyuruyor...   Halbuki  Bir günlük itikafın sevabı, Kişi ile Cehennem arasında 3 hendek açar ki.  Allah resulü öyle buyurmuş, Aleyselatu vesselam.  Her bir hendeğin arası, Doğu ile Batı kadar diye buyuruyor. Ne büyük bir menfaat yani,  Ne yaptın bir Mümin kardeşinin sıkıntısını gidermek için çabaladın..   Dertleştin, yada onun adına biri ile görüştün bunlar bile, Mümin kardeşinin sıkıntısını gidermeye çabaladın.. Ne kadar basit değil mi,  Yalnız Nefis Etalet sahibidir, Gaflettedir. Gevşeklik  vardır, Neme lazımcılık vardır, Bana dokunmayan yılan bin yaşasınlık vardır. Bunların hepsi Vehamettir. İslamda böyle birşey yoktur, Dinde böyle birşey yoktur yani.  Din Allahın dinidir, Yeryüzüne Allah’ın adının yayılması yani İlahi, Kelimetullah için,  Gayret edenler,

Yani ve tevasav bil hakkı ve tevasav bis sabr,   Hakkı ve Sabrı birbirine tavsiye edenler,  İşte bunlar Müstesna, İşte bunlar Hüsranda değildir.  Diyor Allah Teala.
Muhtarem, Dünyada kaç sene kalacaksın, 50 asene 80 sene,  Sonra ? Ahirete itikal edeceksin, Ahiret kaç sene peki ?  Sonsuz...  İnsan Dünyada tarla misali ekiyor,  Ve elde ettiği şey, Yaptığının karşılığı bile değil. Ne manada,  Bir insan 50 yıl dünyada ibadet etti diye, 50 yıl Allah yolunda mücaitlik yatı diye,  50 sene cennette kalmıyor Muhtaremler..  Ebedi kalıyor..
Bir kafirde, Münafıkta, Küfür sahibi olduğu için 50 sene cehnnemde kalmayacak,  Oda ebedi kalacak,  O yüzden Fahri kainat Aleyselatu  vesselamun buyurduğu gibi,  Dünya Hayatı bir yolcunun, Bir ağacın gölgesinde dinlenmek için kaldığı süre kadardır. 

Şahı Nakşibendi Hz.leri buyuruyor, Talebeliğimin ilk yıllarında, Bir sarhoş görmüştüm, Kumarbazdı da ayni zamanda, Bu adam, Kumarda herşeyini yitirmiş, idi..  ama  diyordu ki,  Canımı da bu yola versem, bu kumardan vazgeçmem diyordu.  İşte,  ben o kumarbazdan gayreti öğrendim diyor.  Batıl ve Sapkın bir şey hususunda,  Allah’u tealanın  haram kıldığı bir şey hususunda, Böyle bir gayrete giren bir kimse,  Bana ne oluyor ki , Ben Allah’ın emrettikleri, konusunda bundan daha gayretsiz  kalayım, daha gevşek olayım.  Efendiler, Ölüm hepimize gelecek, Bu işin genci yaşlısı yok, o yüzden eldeki nimeti, yani vakit varken kulluk nimetini değerini, bilelim...

Allah’u Teâlâ onlar varlıkta ve yoklukta, Allah yolunda infak ederler diye buyuruyor.
Allah’u Teâlâ için yapılan her şey sadaka hükmündedir. Ve Buda İnsanın imanını arttıracak güzelliklerdir.

Çalıştığın bir iş yerinde aldığın bir maaşın,  Mesaisini yaparak, fazla saat harcayarak, Yani gerekirse gece yarılarına kadar çalışarak, Bir kaç kuruş daha fazla para almanın derdi ile, dertlenen bir insan,  Mutmain olması hasebi ile, de  Allah yolında yaptıklarının üzerinede bir kez daha bir şeyler koyma derdinde olmalıdır. Eğer bu terakki devam etmezse. Gaflet olursa, Ve Nefsine terbiye edecek sözler söylemezse,  Allah muhafaza, Gaflet Hastalığı ile maf olur,  ve Kaybolur..  O yüzden Saadatlar Hizmet önemlidir,  , Ama hizmette edep daha mühimdir.  

Demekki İnsanın imanını kuvvetlendirmesi ne sebep ile olur ?   İman ettikten sonra, salih amel işlemesi, ve Aynı zamanda, Hakkı ve sabrı da, Tavsiye etmesi ile olur.

 Efendimiz Aleyselatu vesselam Bir ,seferde iken ,  Sahabiyi kiramdan bir kısmı oruçlu,  bir kısmı, Oruçlu değiller, bu esnada Efendimiz aleyselatu vesselam,  çadırın kurulmasını, istiyor, ve mola veriliyor, bu mola esnasında,  Sahabweyi kiramdan oruçlu olanlar,   ne yapıyorlar ?   Ezan vaktini bekliyorlar,  Bu esnada oruçlu olmayanlar ne yapıyorlar,  Çadırları kuruyorlar , Sofraları kuruyorlar, yemekleri hazırlıyorlar, ve ondan sonra Efendimiz Aleyselatu vessalamın, şu övgüsüne Mahsar oluyorlar. Bugün oruç tutmayanlar, daha fazla Ecre vakıf oldular diye buyruyor..  Kişi orucu ne için tutar kendi nefsi için değil mi ?  Ama Kardeşine yaptığı hizmet, allah rızası için,  Bir Amel hükmünde oluyor..

Seyit Sıbratullah arvasi hazretleri,  Hizmeti neye benzetiyor? Hizmet eden kişinin hali şuna benzer diyor ...  Kime benzermiş ?
Diyor ki bahar otları ile beslenen, bir hayvan düşünün, Bahar otları ile besleniyor, bir süre aç kalsa,  hemen zayıflar,  ama  arpa ile beslenen bir hayvan, Bir süre  yemese içmese bile, Semizliğini hemen kaybetmez,  işte diyor Hizmette elde edilen manevi  nisbet , başka hiç bir amelde yoktu diye buyuruyor...  O diyor bir süre hizmet edip hizmeti bıraksa bile,  O manevi nisbet onun üzerinde kalmaya devam eder diyor. Bu kadar kıymetli birşey yani neden?
Kendisinden, Kendi nefsinden fedakarlık  edenler, ancak bu noktada Allah’u tealanın rızasına ulaşanlardır diyor. Ki Efendimiz Aleyselatu vesselam, Bir Kavmin diyor efendisi, o kavme hizmet edendir.

Allah’u teala ayeti kerimede,  İnsanlardan öyleleri vardır diye buyuruyor, Allah’u tealanın rızasını kazanma, hususunda, kendilerini ve mallarını, Allah yolunda feda ederler, Onlar,  Allah’tan (cc) Malları ve canları karşılığında Cenneti, satın aldılar diyor.

Allah’u teala diyor ki bu yaptıığınız hizmetler karşılığında, Bilin ki ben size Cenneti vaad ediyorum diyor yani...  Elde  edilecek nimet çok büyük , Başka hiç bir şey ile de elde edilemeyecek nimetlerdir.

Hizmete olan ihtiyacımız,
Murşidi kamile edip hizmet, Buldular iki cihanda izzet.

Ne diyor du Gavsı sani hz, Allah yolunda Kamil bir mürşide hizmet etmek, yani onunla Allah yolunda hizmet etmek , Kişinin elde edebleceği en büyük derecedir. Ve diyor, Onlar şehlerinin mürşitlerinin, Kazandıklarınada ortak olurlar, diyor, Gavsımız öyle buyurmamışmıydı ?  Biz sizi .. Amelimize ortak ettik diye buyuruyor. 

Gavsı sani aliye yine bir hizmet konuusunda, Allah’u tealaya hizmet konusunda bizlrle beraber çalışın diye buyuruyor, Eğer siz bize bu uğurda, yardımcı olmazsanız, Allahu teala meleklerini bizlere yardımcı kılar, Hizmet yerde kalmaz,  Allah’u tealanın vaadi tamamlanır,  Mutlak birisi gelir onu yapar.  Ama Ne dememiz Lazım?

Buna ben hissadar olmam lazım..   benimde bir tuzum olması lazım. Şu  dergahta çay yapılıyor, ikram yapılıyor,  Bu ikramda benimde bir tuzum olması lazım.  Bu çayın bardaklarını benim hazırlamam lazım.  Çayı benim dökmem lazım,  kardeşlerime benim ikram etmem lazım.   Bu hizmetede ben yapmalıyım diyerek bu hizmete ortak olmanın derdine düşmek lazım...

İşte Gavsımız devam ediyor,  Ancak  size bu hizmetlerin verilmesi, İhtiyac olduğundan ziyade Allah’ın Mütminlere olan Şefkat ve Merhamet sebebi iledir diyor yani.    Allah’u teala bize merhamet ettiği için bize bu hizmet fırsatını bize veriyor. Nitekim,  Gavsımız Hizmet Nimettir diye buyuruyor.  Ubedullah Ahrar (ks) Hz Sözünü herkes bilir kanaatimce,  Allah yolunda , yapulacak bir hizmet, konusunda elde edilecek şey nedir ? 

Şah Nahşibendş hzlerinin dediği gibi, diyor ki!  Ben Kendime ait özel zikir ve ibadetlerimi, (Nafilelerden bahediyor) artık hizmet bittiğinde, insanlar, gittikten sonra yerine getiridim... İşte Gönül olmaya vesile olacak,  Hizmet, Zikir  ve Mürakabedende,  Önde gelir diyor Ubedullah Ahrar hz (ks)

Nitekim  Şah Nahşibendi hzleri, Nefsin deki Hastalıkların tedavisi için,  Şu Tavsiyelerde bulunmuştur Sofilerine,

Gönül almaya bak, güçsüzlere hizmet et, zayıfları gönlü kırıkları koru,  onlar öyle kimselerdir ki  halktan hiç bir gelirleri yoktur,  bununla beraber onların bir  çokları,  Tam  bir kalp huzur ile, Tavazu ve eziklik içinde,  kalıp giderler, Böyle kimseleri ara bul,  Onlara hizmet et ... yani aramamız lazım... biz önümüze gelenden bile yüz çeviriyoruz...

Bir hizmet geliyor bu kimin hizmeti  diye soruluyor, Benden başka kimse yok mu deniyor, Ben  çalışıyorum başkası yapsın deniyor, yada ben gencim ,yaşlıyım, babayım, anneyim diye geri çevriliyor. 

Bakın Nimet elden çıkmadan kıymetini bilmek lazım.  Eğer  bu nimet elimizden çıkarsa,  Bu hizmet bize bir daha dönmeyebilir. İnsanlara, Hizmet etmek isteyen kimse önce kendi nefsini ıslah etsin diye buyuruyor,  gavsımız...

Çünkü bir insanın kendisine faydası olmadan, Bir başkası na faydalı olması mümkün değildir.