Sayfalar

8 Haziran 2024 Cumartesi

FETİH RUHU VE İSTANBUL’UN FETHİ

 SERHENDÎ VAKFI / MAYIS 2024-4. HAFTA

 

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيم بسم الله الرحمن الرحيم

اَلْحَمْدُ لله رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَىاٰلِهِ وَاَصْحَابِهِ اَجْمَعِينَ

سُبْحَانَكَ لاَ فَهْمَ لَنَا اِلاَّ مَا فَهَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْجَوَادُ الْكَرِيمُ

سُبْحَانَكَ لَاعِلْمَ لَنَا اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

رَبِّ اشْرَحْ لِى صَدْرِى وَيَسِّرْ لِى اَمْرِى وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِىيَفْقَهُوا قَوْلِى

FETİH RUHU VE İSTANBUL’UN FETHİ

Önümüzdeki 29 Mayıs günü İstanbul’un fethinin yıldönümü. Bu münasebetle sohbetimizde İstanbul’un fethinden ve fetih ruhundan bahsedeceğiz. Fetih kelimesi, Arapça kökenli bir kelimedir. Sözlükte Açmak, bir yere girmek, kapalı/örtülü bir şeyi açmak manalarına gelir. 

FetihZahiri ve Manevi Fetih olarak ikiye ayrılır.Zahiri fetih“küffarın memleketini cihat ile, teslim olmalarıveya ahalisini İslam ile tanıştırmak suretiyle o beldeyi İslam beldesi kılmak manasındadır. Küffar hakimiyetindeki bir belde veya ülkenin savaş yoluyla Müslümanlar tarafından ele geçirilip zapt edilmesine, o yerin ve sakinlerinin İslâm’ın tebliğine açılması sebebiyle “fetih” denilmiştir. Çünkü küfür, “hakikatin görülmesini engelleyen örtü, karanlık” anlamına gelir. Küfrün hâkim olduğu yerlerde karanlığa mahkûm edilen insanların idrakleri İslâm’ın nuruna kapatılmıştır. Kaynağını Kur’an-ı Kerim’deki Fetih suresinden alan bu kelime, savaştan daha çok kalpleri İslâm gerçeğine açmak, İslâm mesajının önündeki engelleri kaldırmak, insanın kalbine ve aklına ulaşmayı mümkün kılacak ortamı hazırlamak anlamına gelir.

Manevi Fetih ise “kafirin yahut Müslüman oluptagünahlardan dolayı harabeye dönmüş birinin kalbini İslam’aaçmak, tövbesine vesile olmaktır.” Yani gönlü fethetmek demektir. Nitekim bir belde kılıçla fethedilebilir. Lakin bir kalp kılıçla fethedilmez. Bu fethi gerçekleştirecek olanlar ise, Arifi billah olan Allah dostları ve Rabbani alimlerdir.

Fethin çağrıştırdığı en önemli mana şudur: Yeryüzünün kalbi hükmündeki Kabe’nin putlardan temizlenmesi insanlığın kurtuluşu için nasıl hayati bir önem taşıyorsa, beden ülkesinin merkezi olan insan kalbinin de her türlü putlardan ve masivadan temizlenmesi de aynı şekilde hayati önem taşımaktadır. Büyüklerin dediği gibiNefsini terbiye etmeyen ne kendini ne de başkasını fethedemez.

Allah dostları, nefsi emmareden kurtulmuş, kalbi dünya muhabbetinden sıyrılmış, devamlı Rabbül Alemini zikreden zatlardır. Nasıl ki İslam Mücahitleriyle beldeler fethedilir, Allah dostlarıyla da kalpler fethedilir. Onlar görüldüğünde Allah Teâlâ’yı hatırlatırlar. İnsanları helaka sevk eden, nefs-i emmareden kurtulmalarına vesile olurlar. Hadisi Şerifte“Mücahit, nefsinin hevasına karşı mücadele edendir”buyrulmuştur.

Rabbül Alemin, birçok ayeti celile de cihattan bahsetmiş, cihadı Müslümanlara emretmiştir. Enfal suresinde “(İnkara devam edenlerle) Fitne ortadan kalkıncaya (kendilerinde şirk görülmeyinceye) kadar ve din tamamen Allah’ın oluncaya (öyle ki hak din her yere yayılıncaya) kadar, onlarla savaşın! Eğer (inkara) son verirlerse, şüphesiz Allah onların yaptıklarını görmektedir” buyrulur. Başka bir ayeti kerime de“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, zarara uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler; size Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” buyruluyor. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem efendimizde; “İnsanlar Lâ ilahe illallah deyinceye kadar onlarla savaşmakla emrolundum”buyurmuştur.

Ebu Hureyre radiyallahu anhudan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber sallahu aleyhi ve selleme soruldu Hangi amel daha faziletlidir? Bunun üzerine Efendimiz“ Allah ve Rasulüne İman etmek diye buyurdu. “Sonra hangisidir?” diye sorulunca, “Allah yolunda Cihad etmektir” buyurdu.Sonra hangisidir?” diye soruldu ve “Kabul olunmuş Haccdır” buyurdular.”

Hadis-i şerifte geçtiği üzere Allah yolunda savaşmak, imandan sonra en kıymetli amellerdendir. Hakikaten cihat etmek çok büyük fedakarlıktır. İnsan cihat edeceği zaman, eşini çocuğunu, ailesini, malını, her şeyini geride bırakır. Her şeyden vazgeçer ve canını ortaya koyar. Cihadın temel özelliği, Allah yolunda güçlük ve zahmete katlanmaktır. İlâhî hükümlerin, hakkın ve iyiliğin hayata hakimiyeti için farz olan cihad, kıyamete kadar geçerlidir.  Bu yolda en kıymetli örnekler hiç şüphesiz Ashab-ı Güzin radiyallahu anhumefendilerimizdir. Onlar ömürleri boyunca bu uğurda büyük gayret sarfetmişlerdir. Bedir, uhud ve hendek gibi nice savaşta, küfrün karşısında hakkı müdafaa etmişlerdir. Daha sonraki zamanlarda asırlarca, İslam Mücahitleri nice önemli mücadeleler vermiş, Hak ile Batıl davasını ifa etmişlerdir.

Din-i Mübin İslamda cihattan maksat, insan öldürmek, zarar vermektoprak sahibi olmak, sınırlarını genişletmek değildir! Tam tersi insanı zarardan, zulümden, küfürden korumaktır. Kişi fetihle delaletten, sapkınlıktan, cehaletten korunmuş olur. Maksat İslam dinini yüceltmek ve bir karış daha öteye taşımaktır. 

Müslümanların bu faaliyeti, yalnızca îlâ-yıkelimetullah yani Allah’ın mesajını yaymak maksadıyla ve kendisiyle savaşmayana dokunmamak, ekine suya zarar vermemek gibi usullere riayetle gerçekleştiğinden, asla işgal ya da istila değildir. İşgal ve istila tamamen çıkar amaçlıdır ve savaşta her şeyi mübah görür. Biz işte bu yüzden işgal ya da istila değil, fetih deriz. İşte fethi diğer mücadelelerden ayıran temel fark da budur. Savaşın, yıkımın ve soykırımın gündemden düşmediği günümüz dünyasında, İslam fethinin farkının ne olduğu iyi anlaşılmalı ve anlatılmalıdır. 

Tarihimizde ki bu önemli fetihlerden biri de İstanbul’un fethidir. O dönemde Bizans’ın kalesi konumunda ki İstanbulşehri, İslam Mücahitleri tarafından fethedilmiştir. Buranın fethini önemli kılan bir başka durum ise, Hz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin hadisi erifidir. Fahri Kâinat Efendimiz İstanbul’un fethedileceğini, yaklaşık 8 asır öncesinden kesin bir üslup ile haber vermiş, orayı fethedecek olan komutanı ve ordusunu şöyle övmüştür; Konstantiniyyemutlaka feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve onu fetheden ordu ne güzel ordudur!”

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin bu müjdesinden sonra, bu şerefe nail olabilmek için, başta Sahabe-i Güzin olmak üzere, nice Mücahitler İstanbul’un surlarına dayanmış. Lakin Rabbül Aleminin ezelde takdir ettiği vakit tamam olmadığı için, fethe muvaffak olamamışlardır. Bu zatlardan biri de Ebu Eyyûb el-Ensârîradiyallahu anhdır. Bu zat, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye hicret ettiğinde, evinde misafir etme şerefine nail olan bir sahabe efendimizdir. Kendisi İstanbul seferine katılmış, 90 küsür yaşında, at sırtında aylarca yol gitmiş ve orada şehit olmuştur. Bu fetih sonraki zamanlarda da özellikle Osmanlı padişahlarının hayallerini süslemiştir. Yıldırım Beyazıt Han birkaç kez kuşatmış lakin fethe muvaffak olamamıştırRabbül Alemin, bu fethi 2. Murad Han'ın evladı Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerine nasip etmiştir!

Bugün Müslümanlar güçsüz ve cihattan geri kaldığından, dünya zulüm ve küfür denizinde çalkalanıyor. Filistin veTürkmenistan gibi nice beldelerde alçakça muameleler dünyanın gözü önünde işleniyorRabbimiz bize tekrar İslam’ın sancaktarlığıyla zalimleri titrettiğimiz günleri göstermeyi nasip eylesin, âmin...

Fatih Sultan Mehmet Han doğacağı gece, babası 2. Murat çok heyecanlıydı. Gözüne uyku girmiyordu. Bir yandan da fetih süresini okuyordu. Doğum haberini alınca, gayr-i ihtiyarî Ravza-i Muradda bir gül-i Muhammedi açtı! dediği rivayet olunur. Sonra Hacı Bayram Veli kuddise sırruhu Hazretlerini Edirneye davet etti. Kendisine yolda refakat etmeleri için gönderdiği iki askeri, Mübarek şehrin dışında kendisi karşıladı! Hacı Bayram Veli kuddise sırruhu hazretleri sarayda odaya girdi. Beşik getirilince, babası 2. Murat’a “Dün gece ki mısraları tekrar okur musunuz? dedi. Sonra buyurdu kiSizin ve Yıldırım Beyazıd Han’ın İstanbul’u Muhasara altına almanıza rağmen, fethi gerçekleşmemesi onun henüz vaktinin gelmeyişindendir” dedi. 2. Murat Acaba bana nasip olur mu? diye sorunca Hacı Bayram-ı Velî kuddise sırruhu Size nasip olmayacak! Elbetteki feth olunacaktır. Ancak bunu ben dahi göremeyeceğim. Oranın fethi, sizin şu beşikteki gül-i Muhammedi ile bizim şu köse Akşemseddin’e nasip olacaktır!dedi.

Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, Akşemseddin kuddise sırruhu hazretlerinin yanına çok sıkça giderdi. İlim tahsil ederdi. Aslında Akşemseddin hazretlerinin yanındafakih olmayı çok istiyordu. Birgün Akşemseddin Hazretleri kuddise sırruhu kendisine Böyle yapma evladım! Senin nasibinde Fakihlik değil Fâtihlik var. Sen fatih olacaksın ki, bu şehirde fakihler yetişebilsin! İlim-irfan mektepleri kurulsun. Fatih olacaksın ki Hadisi Şerif gerçekleşsin!” buyurdu. Hatta Fatih Sultan Mehmet Han fethin haftalar sürmesi ve çok şehit verilmesi sebebiyle birkaç kere vazgeçmek istemiş ancak Akşemseddin Hazretleri kuddisesırruhu engel olmuştur ve İstanbul’un fethinin manevî mimarlarından sayılmıştır.

Nakşibendi büyüklerinden Hace Ubeydullah Ahrarkuddise sirruhunun bu savaşa iştiraki şöyle anlatılır; Kendisi orta asyada, Özbekistan-Buhara taraflarında ikamet ederdi. Bir perşembe günü talebelerine atını öğleden sonrası için hazırlamalarını söyledi. At hazırlandı. Mübarek giderken bir talebesi takip etti lakin bir mesafeden sonra kaybolduğunu gördüDönünce talebeleri hikmetini sorunca “Sultan Mehmet Han Allah’a dua ederek, benden istimdat/yardım talep etti. Elhamdülillah feth gerçekleşti! buyurdu. Yine HaceUbeydullah Ahrar kuddise sırruhunun torunu, Hâce Abdulhâdikuddise sırruhu demiştir ki; “Sonraki yıllarda İstanbul'a (Fatih Sultan Mehmet Han’ın oğlu) 2. Beyazıd’ın yanına geldiğimde dedemi tarif etti. Boz bir atının olup olmadığını sordu! Bende vardı dedim. Sonra babasının Fetih hatırasını anlattı “Savaşın en şiddetli anında Rabbimden zamanın kutbunun imdada yetişmesini talep ettim. Bembeyaz elbiseyle, boz bir atın üzerinde bir zat karşıma geldi. Gelen zamanın kutbu Hâce Ubeydullah Ahrar Hazretleriydi! “Ey Sultan korkma zafer senindir!” dedi. Bende “Nasıl korkmayayım! Kâfir ordusu çok kalabalık! dediğimde, cübbesini açtı içine bak dedi. Kalabalık bir ordu gördüm. “Bu ordu sana yardıma geldi. Orduna şu tepenin ardında hucüm emri ver!dedi. Etrafımdaki Vezirler benim kendi kendime konuştuğumu zannediyorlardı!” 

Fatih Sultan Mehmet Han, On üç yaşında ilk taht tecrübesi edinmiş, on altı yaşında II. Kosova zaferinde mücahid bir şehzade ve cephe komutanı, on dokuz yaşında genç bir padişah, yirmi bir yaşında da “Fatih” unvanını kazanmıştır. Rivayet olunur ki Fatih Sultan Mehmet Han Hazretleri, İstanbul’u fethettikten sonra hocalarından biri olan Ebu’l Vefa kuddise sirruhu hazretlerini ziyaret için, vefa semtine gitti. Mübarek, büyük veli bir zattı. Dergahına gelip, tahta kapıyı çaldı. Kapıyı açan hizmetliye Hocamın elini öpmeye geldim. dedi. Bunun üzerine Ebu’l Vefa kuddisesirruhu hazretleri Söyleyin Sultanımıza müsait değiliz. Görüşemeyiz!” diyerek cevap verdi. Bunun üzerine FatihSultan Mehmet Han Gördün mü lala! Bizansın aşılmaz denilen surların aştıkta, bir tahta kapıda kala kaldık! dedi ve ağlayarak geri döndü. Kapıdaki hizmetli de içeri girdi. Ebu’lVefa kuddise sirruhu hazretlerinin de ağladığını görünce, Efendim madem bu kadar üzüldünüz, neden müsaade etmediniz?” diye sorunca Evlat hikmetler var. O gaza askeri, biz dua askeriyiz. Eğer gelirde bizim sohbetimizin lezzetini alırsa, devlet nezdinden düşer. Koca cihan padişahı meczup olmuş derler. Bundan herkes ziyan eder! buyurdu.

Rabbimiz İslam’a hizmet edenlerin yolundan ayırmasın. Ayaklarımızı dininde sabit kılsın. Sancılarla kıvranan İslamalemine Zahiri ve Manevi fetihler nasip eylesin, âmin...